Monday 31 December 2012

Yeni Osmanlı/Tatar oklarım

Farklı Osmanlı ve Tatar oklarında bir desen ilgimi çekti, kırmızı ve mavi üzerine altın kareler işlenmiş, bazı örnekler aşağıda:
Osmanlı Savaş oku (Karlsruhe müzesi)
Tatar savaş okları (Türkische Cammer - Dresden müzesi)
Osmanlı savaş okları (Türkische Cammer - Dresden müzesi)

Bunlardan esinlenerek 18 yeni ok yaptım, resimler aşağıdadır.
(Ok yapımı hakkında detaylar için bu makalemi okuyun-tıklayın)

  • Temrenler iğnelidir, üstten geçme değil. Temrenler yüksek karbon içeren çelikten yapıldı
  • Ok çubukları çamdandır ve endamlı, yani belli oranda iki uca doğru inceliyor
  • Gezler 'adi' gez
  • Temrenin oturduğu yer ve gezler sinir ve hayvan tutkalı ile sarıldı
Bu oklara uzunluklarından dolayı Osmanlı/Tatar diyelim çünkü boyum uzun, Osmanlı tarzı çene altına kadar çekiyorum, bu yaklaşık 27,5 inch ediyor (69,85cm), gez ve temren ile beraber tüm okun uzunluğu 76 santimi buluyor. Müzelerdeki Osmanlı savaş oklarının toplam uzunlukları genelde 67-72 santim arası olurken Tatar okları 80-86 santim civarı oluyor.
Müzelerdeki tirkeşlerin (ok torbası) altına neden oval ve enli şekilde tahta parçası yerleştirip en alt tarafını geniş bırakıyorlar şimdi daha iyi anladım. 18 yassı temrenli savaş okunu tirkeşe yerleştirince alt kısmında temrenler baya sıkıştı.












Sunday 30 December 2012

Drawing ''in the bow'' - Yay nasıl çekilir

'Drawing in the bow' ne demek?

İngiliz savaş uzunyayı (longbow-warbow) kullananlara hayranım.Okçuluk camiasında tarihi gerçeklere uygun olarak okçuluk yapan nadir gruplardandırlar. Okları, temrenleri, şaftları, gezleri, okun yelekleri, yayları, yay şekli, yayların uzunluğu yayların çekiş gücü ve çekiş ve bırakış tekniği dahil 500 sene evvelki hali gibi.

Kullandıkları çekiş güçleri 100-150 libre arası değişiyor, bazıları daha ağır yayları bile atabiliyor:



Sürekli söyledikleri birşey var, o da şu: 'Drawing in the bow'. 'Yayın içinde yayı çekmek' veya 'yayın arasına girmek' gibi tercüme edilebilir belki. İlk anlamamıştım, ama sonradan kavradım..

Yayı yayın içinde çekmek - Drawing in the bow ne demek?
yanlamasına açılan iki demir kapı düşünün. Kapıdan kol boyu uzaklıkta durup yana doğru açmaya çalışın, mümkün olmayacaktır. Küçük bi adım öne gidip aynısını yapın, kollar bükük olacak, kapıyı yana doğru açmak daha kolay olacak. Bu örneği devam ettiğimizde şunu göreceğiz, omuzlarımız kapıya ne kadar yakın olursa o kadar güç alabilip kapıyı kolay açabileceğiz. Yayı çekerken de aynı prensip, yaya ne kadar yakın olursak o kadar kolay çekilebilir, sırt kasları o kadar iyi kullanılabilir.

Peki bu neden önemli?
Profesyonel ordularda savaş meydanlarında kullanılan ağır yayları çekmenin tek yolu budur, ondan başka yolu yoktur, teknik açıdan mümkün değildir. Okçuluk budur.

Bu tekniği anlatan neden sadece İngiliz uzunyaycılarıdır?
Çünkü tarihi çekiş gücünde yayları sadece onlar kullanıyor. 50lbs altı yaylar yanlış teknik ile de çekilebiliyor, hatta okçuluk kaslarını (sırt) kullanmadan sırf kol gücüyle bile çekilebilir. Geleneksel okçuluk veya atlı okçuluk müsabakalarında görülen de bu, birçok insan yaylarını sırt kaslarıyla çekmiyor. Bu tarihi değildir ve sadece düşük güçte yaylar ile yapılabilir.

Tam tekniği nedir?
Kirişi çekmeye başlarken dirsek yukarı doğru bakar ve çekiş ile beraber yatay yerine dikey bir rota izleyerek  tam çekişe kadar arkaya doğru gider. Buna 'rolling the shoulder' derler. Kirişi çekerken göğüs (iki omuz arasında bir çizgi farz edin) yaya mümkün olduğu kadar yaklaştırılmalıdır, sanki 'yayın içine' girecekmiş gibi.

Niye bunları yazıyorum?
Çünkü Türk/Osmanlı okçuluğunda da aynı. Zırh delebilmek ve oku daha uzağa atabilmek için yüksek çekiş gücüne sahip yaylar kullanılırdı, bunları da ancak doğru kasları ve doğru tekniği kullanarak çekebilirsiniz. İngilizler buna 'drawing in the bow' diyorlar, başka milletler başka birşey derler veya isim vermezler ama prensip aynıdır.




İngiliz savaş okçuluğu hakkında beğendiğim ve tavsiye ettiğim websitesi:
Dutch Warbow Society Hollanda savaş yayı grubu: http://www.oorlogsboog.nl/