Tuesday 13 December 2011

Türk okçuluğu nedir?

Türk/Osmanlı okçuluğu nedir?
Bir düşünelim..

Zihgir kullanmak mı? Türk yayı formuna benzeyen yaylar ile mi atmak? At üstünden mi atmak? Ya Hak diye bağırarak mı atmak? Hornbow ile mi atmak? Ya oklar? Zihgir ile karbon oklar veya avrupa tarzı ahşap oklar ile mi atmak? Yoksa bir Türk eline ok ve yay aldı mı Türk okçuluğu oluyor?

Türk okçuluğu birçok ülkeden araştırmacılar ve gezginlerin ilgisini çekmiş örn. Payne Gallwey. Diğer kültürlerin okçuluğundan üstün görülmüş. Babürler, İranlılar, Memlükler, Çinliler vs var, hepsi benzer Asya okçuluk temeline dayanıyor, ama bu işi zirveye götüren Osmanlılar olmuştur. (mesela kemanger Lukas Novotny'nin de dediği aynen budur). Diğer kültürlere nazaran daha iyi olan nedir peki? Osmanlılar neyi başarmışlar?

Aşağıda Türk/Osmanlı okçuluğuna has faktörleri sıraladım. Bunları 4 ana unsura ayırmak mümkün, başparmak çekişi, ok, yay ve okçu.



Faktörler:
1. Başparmak çekişi,
Başparmak çekişi, zihgir kullanımı

2. Ok
Endamlı oklar, hafif oklar, yassı yelekler, yüksek spine oklar

3. Yay
Kısa yay, kompozit/organik yay (hornbow), hafif yay kolları, 100 libre üstü çekiş gücü yay

4. Okçu
Atış tekniği


Bu faktörlerin ortak bir özelliği var, hepsi ok hızını artırıyor. İngilizce standard tabiri 'feet per second' (FPS). Yani ok bir saniyede kaç feet (30,48cm) yol alır bunu gösterir. Türk okçuluğunun en önemli özelliği okun daha hızlı fırlatabilmesidir. Bu özelliğin birçok avantajları vardır:

a) Düşük trajektory (=ok hedefe giderken ne kadar yukarı yöne havalanıp yine aşağı inmesi)
Düşük trajektory'si olan ok hedefe daha düz gider. Oku nişan alırken fazla havaya kaldırmanıza gerek kalmaz. Bunun da birçok avantajı var. Farklı mesafelere nişan almak daha kolaylaşır, sonuçta 20m ve 50m arasındaki dikey fark en aza indirilmiş olur. Bu savaş alanında büyük bir avantaj. Bunun teorik mükemmel misali, okun lazer gibi dümdüz gitmesidir, o zaman teorik olarak 10 metreye de 200 metreye de yayı/oku hiç havaya kaldırmadan direk hedefe doğru yöneltebilirsiniz.
Hareketli hedefleri vurmak kolaylaşır. Muharebede düşmanın da at üstünde olduğunu düşünün.
At üstünden hedef vurmak kolaylaşır, atın üstünden attığınızda genelde hedefin biraz arkasına nişan alırsınız ki atın hızını hesaba katarak hedefi vurursunuz. Düşük trajektory'si olan hızlı yay ile bunu en azına indirebilirsiniz.

b) Daha uzak maksimum mesafe
Bu özellik menzil atışlarında önemli. Adam Karpowicz'in tahminine göre Tozkoparan İskenderin rekor atışı (845m) 140-150 libreli bir menzil yayı ile 350 fps'in üstünde bir hız ile atılmıştır. Öte yandan savaş meydanlarında maksimum mesafeyi önemsiz görmemek lazım. Zırh pahalı bir donanımdı, her asker buna sahip olamıyordu, ve üstelik atına da zırh yaptırmak daha da güç idi. Zırhsız düşmana karşı maksimum atış mesafesini artırmak önemli avantajdır.

c) Daha uzak etkili mesafe
Bu da önemli bir nokta. Bu değer zırhın kalitesine bağlı tabiiki, ama farzedelim ki belli bir kalitede zırh 30 metreye kadar delinebiliyor. Türk okçuluğu ile belki bu değer 50 metreye çıkarılabildi. Yani zırh delinebilecek mesafe arttırılmış olur.

d) Daha yüksek delici güç
Bu daha kalın ve daha kaliteli zırhın delebilmesi anlamına gelir. Bunu gösteren güzel bir minyatür:

Newton'un ikinci yasasına bir bakalım:
F=m*a                       (F=kuvvet, m=kütle, a=okun ivmesi/hızı)

-> Okun ağırlığı (gram)*okun hızı (fps)= Kuvvet

(Osmanlı savaş, puta ve menzil yaylarında ok hızları için Adam Karpowicz'in araştırmasına bakınız)

Okun (delici) gücünü arttırmak için ya kütlesini arttırırsınız, ya da okun hızını. Çinliler, ve İngilizler daha uzun yaylar, uzun çekiş mesafesi ve ağır oklarla Osmanlı'dan farklı bir yol çizmiş. Okun ağırlığını arttırmak kolay. Bu şekilde de oklar zırh delici olur. Osmanlı ama bir adım ileriye gitmiş, ok/yay evrimin son ve en yüksek aşamasına, hız.
Osmanlı toplumu yay ve teçhizatı geliştirerek okun hızını arttırdı. Diyelim ki delici güç Çin veya İngiliz okçuluğuyla aynı, bu böyle olsa bile ecdad diğer noktalarda savaş meydanlarında kesin üstünlük elde etti (yukarıdaki diyagramda yeşil kutular).

Gökmen Altınkulp

No comments:

Post a Comment