Showing posts with label EOCHA Avrupa atlı okçuluk müsabakası. Show all posts
Showing posts with label EOCHA Avrupa atlı okçuluk müsabakası. Show all posts

Monday, 14 January 2013

Osmanlı bitti, 'moderen' atlı okçuluk başladı ...

Bugün önümüzdeki sezon atlı okçuluk müsabakalarında kullanacağım okları bitirdim. Pek bir iş de yapmadım zaten. Makaralı yayımın oklarını alıp boyunu kısaltıp plastik tüylerini çıkartıp gerçek tüy yapıştırdım.
  • Easton Carbonaeros
  • 400 spine
  • 8.1 gpi ağırlık
  • çekiş mesafesi 69cm
  • Toplam ağırlık 23,5 gram
Bunca geleneksel kıyafet, ok ve yaylardan sonra niye modern karbon'a başladım diyeceksiniz..
  • Karbon oklar daha düz, daha standart, isabet oranı daha yüksek
  • Eğrılmiyor veya kırılmıyor
  • Tedarik etmesi daha kolay, uğraşmıyorsunuz
  • Atlı okçuluk müsabakalarında herkes kullanıyor, kullanmayan dezavantajlı duruma düşüyor. 
  • Dünyaca ünlü Lukas Novotny bile organic hornbow ile müsabakalarda karbon ok atıyor..
  • Ahşap ok yapıldımı daha ağır oluyor, birçok Türk savaş okları 18-25 gram arası. 
  • Karbon=modern ve ahşap= geleneksel diye bakmamak lazım, gerçek Türk tarzı (iğne temrenli, endamlı, sinir sargılı, Türk tarzı yelekli vs) oklar şu an belki 2-3 kişi tarafından kullanılıyor, diğer tüm müsabakalarda gördüğümüz ahşap oklar 'modern Avrupa tarzı'dır. 
  • Karbon oklar Osmanlı oklarının performansını yakalıyor. Bugün ahşap oklar ile bunu yakalamak zor. Kendimize sormamız gereken soru şu: görünüşü mü yoksa performansı mı ecdadınkine benzesin?
Ecdadın yaptığı atlı okçuluk ve müsabakalarda yapılan atlı okçuluk çok farklı, bunu da kabul etmek lazım (müsabakalarda yapılan hileler için bu makalemi de okuyun)



Wednesday, 18 January 2012

Atlı okçuluk müsabaka hileleri

Belki seyredenler farketmiyor, okçu arkadaşlar da farketmiyor, bugünün atlı okçuluk müsabakalarında iyi puan almak ve derece almak iyi atlı okçu olmak anlamına gelmiyor malesef. Diğer spor dallarındaki gibi oturmuş kurallar yok daha onun için kural boşluğundan faydalananlar çok. Hala adil puanlama düzeni de oturtulamamıştır.
Biz alışmışız herşeyi kaynaklardan okuduğumuz gibi ecdadın yolundan gitmeyi. Bazı şeyler ilk tuhaf gelse bile 'vardır bir bildikleri' deyip aynen uygulamaya çalışıyoruz. Ve alışmışız müsabakaları bir kültürler arası kaynaşma ve arkadaş edinme fırsatı olarak değerlendirmeye. Bazı yabancı yarışmacılar böyle düşünmüyor, tek hedefleri nasıl olursa olsun fazla puan alıp birinci gelmek.
Ben bu tecrübeleri edindim ve burada paylaşıyorum. Herhangi bir şansınızın olmasını istiyorsanız bu listedekileri uygularsınız. Bence bunları yapmak hiledir ve oturmamış kuralları istismar etmekdir, ancak EOCHA, Kore veya Ürdün gibi müsabakalarda çoğunluk yapıyor, ve bunları uygulamayanın pek şansı olmuyor. Yaparsınız yapmazsınız, size kalmış birşey.

Çok puan almak istiyorsanız işte size bir liste:

1. Yavaş at seçimi
Bu nokta bu listenin en önemli ve en çok puan getirebilen veya kaybettirebilen noktasıdır. Onun için listemde ilk sırada yer alıyor. Buraya tıklayın ve geçen sene (2011) Ürdün atlı okçuluk müsabakası Kore disiplininin sıralamasına bir bakın, ne farkettiniz?
a) En çok puan alan ilk iki kişi Ürdünlü. b) 4 Ürdünlü katıldı, atları en yavaş at, diğer atlara nazaran iki kat zaman dikkatinizi çeksin c) atın isimlerine bakın (Nasr, Fareh, Batal ve Joharh), diğerleri at paylaşırken o yavaş atlar sadece onlar için ayrılmıştı  d) bilmeden en hızlı atı seçen zavallı İsveçli arkadaşımız kaçıncı olmuş? Sonuncu!
Halbuki İsveçlinin iyi atlı okçu olduğunu biliyorum ama atı yıldırım gibiydi mubarek, 90 metreyi 6,1 saniyede tamamladı, 5 hedefli atışta 150 metreyi 10,5 saniyede (benimki örn. 150 metrede 11,9s). Ürdünlüler ne yaptı? Yavaş yavaş tıpış tıpış gittiler, okları rahatçana gezlediler ve her hedefe atma şansları oldu. Hatta atın ağzını kayışla eğere bağladıklarını gördük, aman haa at hızlı gitmesin...90 metreyi neredeyse 12 saniyede, 150 metreyi de 21 saniyede geçtiler! Şimdi 11 saniye nerede 21 saniye nerede? Üstüne üstlük bir kural daha var, 3 hedefi arka arkaya vurursan 5 artı puan, hepsini vurursan 10 artı puan veriyorlar. Ürdünlüler bu şekilde bu puanları da almış oldu.
Ürdünlülerin ikisi neyse puan alabildi birinci ve ikinci oldu bu şekilde, diğer ikisi bu hileye rağmen tutturamadı. Her ülkeden en fazla iki kişi katılabilirken de Ürdün'den 4 kişi katıldı. Kendi ülkelerinin kazanmalarını ne pahasına olursa olsun garanti altına almak istiyorlardı gibi bir intibar uyandırıyor böyle şeyler. Aman Ürdün kazansın da Kral seneye de sponsor olsun :)
Aklında tut: ne kadar yavaş at, o kadar ok atma şansı, o kadar puan, anladin? Ha bir de diğerlerine de farkettirmeden füze gibi atları kakala, bu iş tamam.

2. Açık gez 
Gezleri çakmak ile ısıtıp penseyle az birşey açmakta fayda var da müsabakalarda gördüğüm gezler abartılı V şeklinde açılmış. Bu şekilde gez anında kirişe oturuyor. İyi de gezleri bu kadar açık bir ok gördünüz mü müzelerde? Hayır, peki ecdad niye yapmamış? Aero dinamik olmadığı için, böyle bir ok uzağa gitmez, ancak müsabakada kullanabilirsin.
Aklında tut: gezleri aç şeyin şeyi gibi ki hızlı girsin. Vakit kaybetmeye gerek yok, anladin?

3. Oku yarım çekmek
Bu da çok yaygın olan birşey. Videolarda pek iyi görülmüyor bile, insanlar kirişi dirsek ve çene arasında bir yere kadar çekip bırakıyorlar. Bazen 'follow through' yapıp bu yarım çekişten sonra eli arkaya götürüp Kassai usülü açtıkları için yarım çekiş değilmiş gibi görünebiliyor. Tabiiki zaman kazandırıyor, ama zaten 30 libre yay örn. 20 libre olmuş oluyor. Bu artık bence ne savaş aleti, ne spor aleti, sadece bir oyuncakdır. Ama puan almaya yetiyor.
Aklında tut: Oku yarım çekip bırak, 7 metreden hedefi vurursun, anladin?

4. Okları tirkeşten çekmemek
..ve bunun yerine beldeki kuşağa koymak veya çizmeye yerleştirmek veya kol tirkeşi icad edip koldan çekmek gibi şeyler. Bu şekilde oku ortasından değil gezinden tutarsanız gezlemede 2 adım birden atlamış olursunuz. Hatta size olayın fotoğrafını da göstereyim, bilin bakalım Kore'de geçen dünya şampiyonasında (2011) hangi ekip galip geldi? Bu 'dahi' kol tirkeşlerini icad eden arkadaşlar...Tirkeşten çekene karşı haksızlık olduğu (ve deli saçması birşey olduğu) için Koreliler bunu yasakladılar. Artık herkes okları bel tirkeşinden çekmeli. Ne yoluyla olursa olsun avantaj sağlayıp galip gelme zihniyetinin güzel bir örneği. (Ama 'Dünya Şampiyonu' oldular bi kere).
Aklında tut: Okları kemer (kol) veya çizmeye koy ve gezinden yakalayıp direk kirişe tak, diğerleri aptal çünkü, anladin?

5. Oku bakarak gezlemek
Okları gezlerken daima hedefe (veya parkur yoksa gittiğiniz yere de) bakılması gerekiyor. Savaş meydanında olduğunuzu farzedin, parkur yok, etraf düşmanla dolu, ata da yön vermeniz ve nereye gittiğinizi görmeniz gerekiyor. Bu esnada oka bakmanız hayati tehlike taşır. Ama müsabakada parkur var, atın nereye gideceği belli, tehlike yok ve oka bakarak gezlemek size zaman kazandırır.
Aklında tut: oklara gezlerken bak, boşuna vakit kaybetme, anladin?

6. Parmak koruyucusu kullanmamak
3 parmak atarken parmağın gelecek yere kirişi yumuşak birşey ile kaplamak. Bunu 'her' 3 parmak atan atlı okçu yapıyor! Veya başparmak çekişinde zihgir yerine sporcu bandı kullanmak, zihgir kaymasıyla uğraşmazsınız hiç. Yaylar da düşük libre olduğu için gerekmez zaten. Osmanlı dedelerimiz zihgiri 90-100 libre üstü tirkeş/savaş yaylarının kirişinden korunmak için kullanıyordu. 30-40 libre yaya zihgir gerekmez.
Aklında tut: zihgir ile uğraşma, parmağı bantla, hatta bantlamasan da olur, 5 atıştan kimsenin parmağı şişmez, anladin?

7. Düşük libre (mülayim) yay kullanmak
Müsabakalarda kullanılan libre genelde 30 civarı. Orjinal Osmanlı yaylarının libresi en az 90-100 libredir :) Yay libresi düşük olunca oku çekerken (yanlış olarak) dirseğinizi aşağıda tutarak da çekersiniz. 30 librede farketmez ve çekişiniz daha hızlı olur. İnce ve hafif karbon ok kullanırsanız okun hızını da arttırmış olursunuz. Kore ekibi oklarında 3 yelek (tüy) yerine iki yelek kullanıyor, daha hızlı olsun diye. Aslında Kore disiplininde yelek bile gerekmiyor. Zaten kaç metre atılıyor? 7metre!
Aklında tut: 30 libreyi geçme, oku doğru teknik ile sırt kaslarını çalıştırarak atacağım diye uğraşma. Dirsek aşağıda bilek kuvvetin ile şipşak çekip atıver, anladin?

8. Modern ekipman kullanmak
Atlı okçuluğun tarihi binlerce yıl geriye gitmektedir. Aslında bunu canlandırırken 'geleneksel' bir yol izlemek lazım, değil mi? Ama amaçlar farklı, bunun farkına varmak lazım. Çoğu atlı okçuluk müsabakalarında 'tek' amaç puan toplamak. Biz okun hangi çam türünden yapıldığını konuşurken millet karbon ok kullanıyor ve isabet oranını arttırıyor. Karbon oklar hem hafif (önemli!), hem ağırlığı, spine değeri vs standart. İki karbon okunu aynı açıda attığınız zaman teorik olarak aynı yere gitmesi lazım. Bunu ahşap oklarla tutturmak çok güç.
Aklında tut: ahşap ok ile uğraşma, karbon kullan isabet oranın artsın, anladin?

Malesef atlı okçuluk müsabakalarının gerçeği budur. İnşallah en kısa zamanda müsabaka düzenleyenler bunun farkına varırlar ve kuralları ve puanlamayı biraz daha adil yaparlar ve istismara karşı korurlar. Aksi taktirde tarihi gerçeklerden çok uzak 'ancak müsabakalarda' kullanılan teknik, teçhizat vs gelişecek ve bu saçma stilin ustaları çıkacak (şu an öyle gibi gözüküyor). Biz en azından bunların farkına vararak kendi müsabakalarımızı başkalarının hatalarından öğrenerek düzenleyelim.

Lütfen soru, öneri veya görüşleriniz olursa aşağıya not bırakın, tüm soruları cevaplayacağım.

Gökmen Altınkulp

Friday, 29 October 2010

EOCHA 2010 Avrupa atlı okçuluk müsabakası

EOCHA 2010 Avrupa atlı okçuluk müsabakası

Değerli okçuluk ve binicilik sevdalıları,

Bu sene Avrupa atlı okçuluk müsabakası 10-11 Eylül 2010 tarihleri arasında Belçika'da yapıldı, websitesi yine www.eocha.org. Türkiye olarak ikinci defa katıldık ve bu sene ilk defa Türk 'kabak oyunu' disiplinine de yer verildi (direğin üstündeki hedefe atış). 4 disiplinden 3 seçebiliyordunuz, Macar, Kore, yeni Belçika disiplini ve Türk kabak oyunu. Belçika disiplini biraz uydurukdu. Pek de sevilmedi zaten. Muhtemelen ilk ve son defa yapıldı. Bir grupda oluyorsunuz ve her atıştan sonra en az puanı atan eleniyor.

Atlar güzeldi, çok farklı cinsler vardı, İspanyol atları, Alman atları, Arap vs. EOCHA'yı düzenleyen Alman Abdülmecid bey (Christian Schrade)'nın Arap atını seçtim, muhteşem güzellikte bir hayvan ve ayrıca çok hızlı. 90 metreyi her geçişte 6,9 saniyede tamamladı. 


Mehmet Gölhan'a teşekkür etmek istiyorum, yoğun vaktinde benimle buluşup yaylarından birtane verdi, yoksa Kore yayıyla katılacaktım. Diğer Osmanlı tipi yaylarım kırılmıştı. Şu açıdan önemli, birçok kişi Osmanlı yayını görmemiş, tanıtımda kullandım, Osmanlı yayının ve kirişinin bölümlerini ve evrimini detaylı şekilde anlattım ve çok ilgi gördü. Mehmet abinin yayı yine meşhur oldu bu arada.

İlk yine seyirciler önünde bayraklı geçiş oldu, ilk yavaş sonra teker teker ülke temsilcileri dörtnalda bayraklar ellerinde geçtiler. Böylecene bayrağımız şanıyla ve şerefiyle dalgalanmış oldu, yine duygulu bir andı benim için.
Seyirciler geçen seneye nazaran azdı.





Fransız atlı okçular
EOCHA 2010 Türkiye bayraklı dörtnal geçiş

EOCHA 2010 Türkiye

Polonyalı atlı okçular çadırın önünde

Korelilerle geçen seneki
 EOCHA'dan beri özel ilişkilerimiz var. Ülkeler zati birbirine sempati duyuyor, onu bırakın bizim atlı okçuluk ve atlı savaş kültürüne çok meraklılar. Kore ekibi atlı okçuluğu ve atlı savaş sanatlarını iş olarak yapıyorlar, devletten maaş alıyorlar. Sokcho'da büyük stadları var sırf bu iş için ve ayrıyetten atlı okçuluğu UNESCO'nun bir parçası haline getirmeyi başardılar. En çok o ekiple konuştum, bilgi alışverişinde bulunduk. Bizim Koreye gelmemizi çok istiyorlar. Aslında herkes bizim atlı okçuluk konusunda 'abilik' yapmamızı bekliyor. Böyle bir atlı okçuluk geçmişine sahip olan ve bir sürü belgesi ve minyatürleri olan kültüre bu konuda öncülük yapmak
yakışır zaten. Ama bundan çok uzaktayız maalesef.

Yerel Televizyon da geldi benimle Franzısca olarak görüşme yaptılar. Sonra organizatörlerden biri bana mesaj attı televizyonda repörtajımı seyrettiğini ve beğendiğini iletti. Kore televizyonu da geldi. Türkiye televizyonu da biraz ilgi gösterseydi güzel olurdu. 


Cumartesi akşamı bir 'jousting' gösterisi yapıldı. Organizatörlerden Fred Piraux'un yönettiği ekip en detayına kadar araştırılmış ortaçağ zırhlı şövalye kostümleriyle uzun mızraklarla birbirlerine çarparak bir turnuva düzenlediler. Uzun mızraklar üstlerinde parçalandı hep (bilerek). Kılıç ve ciritlerle de gösteri yaptılar (onlarda da cirit varmış). 


Jousting gösterisi

İsviçreliler sıkı bir takım olarak geldiler, yedisi yarıştı, bir kaç kişi de yardımcı ve seyirci (ve fotoğrafçı) olarak geldi. İnşallah biz de birgün büyük bir ekip ile gideriz böyle etkinliklere. 


İsviçre'li  atlı okçular




Fransızlar 6 kişilik sempatik bir ekip ile yarışmaya katıldı. İngiliz Mike Ashington arkadaşımız bir ilke imza attı ve İngiliz uzun yayı ve kostümü ve zırhıyla geldi ve beğeni topladı. 60 libre longbow'uyla iyi de attı. Bi geriye doğru atışlarda haliyle biraz zorluk çekti. 


İngiliz uzunyay ve kıyafetiyle İngiliz  atlı okçu


Ürdün, İran ve Macaristan son dakika gelmeyeceklerini söylemişler. Elliye yakın yarışmacı olmuş. Puanlar açıklandı websitesinde ama ilk ona giremedim maalesef. Belçika stilini seçmem kötü oldu. Kuralları zati uydurukdu ve daha önce websitede iyi belirtilmemişti. 90m gidiyorsun ama oku anca hedeften 15m önce elleyebiliyorsun ve sadece belli bir aralık içinde oku atabiliyorsun. Zaman kısıtlaması yoktu bunda. Atım en hızlı at
olduğu için zamanında oku gezlemekte zorluk çektim haliyle ve 0 puan aldım buradan. Acemiler yavaş atlarıyla geçip acemice atsalar bile az çok vurup puan alıyorlardı. En yavaş atlar çok avantajlıydı. Dediğim gibi Belçika stili muhtemelen birdaha yapılmayacak.


Koreli bayan atlı okçu

Koreli atlı okçu


Polonyalı atlı okçu


İngiliz sefer çadırı


İngiliz arkadaşın getirdiği çadır çok ilgi gördü ve çok hora geçti. Sıramızı beklerken içinde oturabildik ve malzememizi de oraya koyduk. Arasıra bastıran yağmura karşı da korudu. Benim hayalim aslında bir Osmanlı çadırı ile gelmek. Dünyada en güzel, en büyük ve en iyi kalitede bugüne kadar kalabilmiş Osmanlı çadırı/otağı Almanya/Dresden'de. Resimlerine buradan bakabilirsiniz: http://goo.gl/qQ0A
İşte 10 kişilik Osmanlı ekibiyle katılıp buna benzer bir çadırla katılmak var...


Polonyalı atlı okçu


Lüksemburg'lu bayan atlı okçu





Kabak disiplini büyük beğeni topladı, bi kere tarihi bir disiplin olmasından, ayrıca çok farklı birşey olduğundan. Yoksa macar ve Kore disiplinleri hep sola, öne veya arkaya atış, kabak oyununda yukarı atıldığından farklı bir boyut kazandırıyor. Daha bilmeyenler için meşhur minyatürü ekleyeyim:
Sultan 2nci Murat kabak atışında


Müsabakada direğin önünde ve arkasında çizgiler vardı, bu alan içinde atarsanız daha çok puan alıyorsunuz ve atın boynuna yatarsanızda puanınızı arttırıyorsunuz. Hedefi güzel yaptılar, bir metal tabak gibi bir cismi ortadan delip direkten geçirip iplerle aşağı sallandırdılar, yani sabit değildi, böylecene blunt yani ucu lastik oklarla vurduğunda oklar kırılmadı ve güvenlik de arttırılmış oldu. Hedef baya küçüktü bu arada ve yüksekteydi. sadece iki kişi vurabildi, herkesin sadece 3 atış hakkı vardı. Atın boynuna yatmasını yavaş yavaş öğreniyorlar. Geçişler çok çabuk oldu, herkeş şaşırdı, diğer disipline geçileceğine uzun bir ara verildi. Keşke herkes 6 geçiş yapabilseydi.


Kabak oyunu atışı Almanya


Kabak oyunu atışı Kore 

Kabak oyunu atışı Almanya


Kabak oyunu atışı Türkiye-Gökmen


Kabak oyunu atışı Türkiye-Gökmen


Benim 3 atış hep çok yakından geçti maalesef. Ama en azından insanlar esas kabağın atış formunu görmüş oldular ve beğendiler. Hızlı bir atta eyerden kalkıp atın boynuna yatarak ve yayı çeken sağ dirsek at boynunun soluna gelecek şekilde atış yaptım. 
Toplam müsabakada birinci kızılderili kıyafetiyle katılan Almanya'dan Christian Prestin oldu. 


Kızılderili kıyafetinde Alman atlı okçu

Fransız atlı okçu

Bunun dışında yeni kontaklar kuruldu örn. Hollandalı atlı okçularla tanıştım ki yeni başlamışlar. Osmanlı stilini merak edenler çok oldu, benimle konuşabilmek için kuyruklar bile oluştu. Bizim stilimiz pek bilinmiyor, korelilerin mandalı farklı mesela ve başparmak atanların hemen hemen hepsi zihgirsiz ve kore stili, kore mandalıyla atış
yapıyor. Yine herkesin kendi dilinde Almanca, İngilizce, Fransızca ve Türkçe olarak detaylı anlattım (1-2 Türkçe bilenler de vardı).
 
Özet: Bu seneki Avrupa atlı okçuluk müsabakasında da Türk kültürünü, Türk (atlı) okçuluğunu yine en iyi şekilde tanıttık, gösterdik, bayrağımızı şanıyla yakışır şekilde dalgalandırdık. Türkiyedeki binici ve okçu arkadaşların kulağını da bol bol çınlattık. İnşallah seneye daha büyük bir ekiple katılırız.

Tüm fotoğrafları buradan görebilirsiniz:
http://www.flickr.com/photos/atli-okculuk/sets/72157624850202383/show/


Gökmen
gokmenaltinkulp@gmail.com

Monday, 25 October 2010

Avrupa atlı okçuluk müsabakası EOCHA 2009

Avrupa atlı okçuluk müsabakası EOCHA 2009



Aradan vakit geçmesine rağmen yazdığım raporu burada birdaha paylaşmak istiyorum. Birincisi Türkiye'nin ilk defa yurtdışında atlı okçuluk konusunda temsil edildiği müsabaka olduğu için ikincisi çok değerli tecrübeler edindiğimiz için. Müsabakaya birçok ülkeden 60 kadar kişi katıldı, dereceye giremedim ama bol tecrübeyle geri döndüm. Aslında 6 kişi gidecektik, Sivas ekibi ile birlikte, bir türlü sponsor parası  alamadığımızdan anca ben gidebildim.
Resimler burada, Picasa'yı açamayanlar için aşağıda birkaç resim paylaşacağım:
Picasa resimleri EOCHA 2009 Avrupa atlı okçuluk müsabakası için tıklayın


Atlı okçuluk müsabakasında ilk defa Türk bayrağı (Eylül 2009)

03.09.2009 Perşembe 8.25 uçağı ile İstanbul'dan Frankfurt'a gittim, sonra uzun tren yolculuğu ile Bamberg'e geldim, oradan organizatörler beni aldı yine bir yarım saat araba seyahati ile 15.30 gibi müsabaka yerindeydim. Gelen takımlarla tanıştım ve ufak tefek hazırlıklarda yardım ettim. Akşama takımlar kendilerini sunumlarla tanıttılar. Atlı okçulukta başı çeken Kore'dir, müsabakadan daha birkaç hafta önce Kore'de yapılan dünya atlı okçuluk festivali 83.000 $'a mal olmuş ve tüm bu parayı birsürü sponsorlar üstlenmiş. En büyük destekçileri ve sponsorları (Güney) Kore devleti. Atlı okçuluğu kültürlerinin önemli bir parçası ve birçok Kore dövüş sanatları arasında görüyorlar. Atlı okçuluk federasyonları UNESCO bağlı olmuşAyrıca Sokcho'daki atlı okçuluk tesislerini büyütüyorlar yeni yerler inşa ediyorlar. Atlı okçu topluluğu olmayan Almanya'da 100'den fazla aktif atlı okçu var. Müsabakalarda Macar ve Kore disiplinlerinden bıkmışlar ve kabak oyunu gibi yeni, seyircileri daha çok etkileyecek şeyler arayışındalardı. Organizatörlerle EOCHA müsabakasında kabak oyunu hakkında baya konuştum. Örn. yarışmacılara iki gruba ayırıp direğe içinde kuş bulunan kafes dikip yarıştırma fikri çok hoşlarına gitti.Tabi kafesin altı ok geçirmez olup bir mekanizma olabilir. Çabalarımız sonucunda 2010 senesinde Türk kabak disiplini dünyada birçok müsabakada yer aldı zaten. Sonra ben sunumumu yaptım bol resim ve kaynak gösterdim, Göktürk, Selçuklu ve Osmanlı ve bugün Türkiye'de atlı okçuluğumuzu anlattım. Atlı okçuluk disiplinleri, Osmanlı ve Selçuklu'da atlı okçu çeşitlerini anlattım. Bu arada bol bol Sivas cündilerinden ve hünerlerinden bahsettim ve resimler gösterdim. Sunum öyle beğenildi ki o ana kadar bana karşı biraz soğuk davranan Kore'liler tercüman ile sunumu çok beğendiklerini defalarca dile getirdiler. Diğer ekiplerden de sonradan yanıma geldiler ve tebrik ettiler. Milletin ağzı açık kaldı, hiçbir milletin bu kadar önemli bir atlı okçuluk tarihi yok. Böyle bir geçmişe göre başı çeken aslında Kore değil biz olmalıydık...

Cuma günü sabahtan pansiyonda kahvaltıda tesadüfen Kore ekibiyle karşılaştım, birdaha Türk atlı okçuluğuna ve gördükleri resimlere hayran kaldıklarını söylediler. Kore dövüş sanatı olan Tekvando'da 2 dan'ımın olduğunu ve Avrupa'da birsürü ülkede dövüştüğümü söyleyince
zati derin saygılarını uyandırdım ve son buzlarda eridi. Baya oturduk ve konuştuk bir sürü soruları vardı, odadan Ünsal Yücel kitabımı getirdim ve resimlerin üstünden geçtik. Bilhassa kabak oyununu sevdiler ve bir resimde donup kaldılar; atın eğerine ip ile bir  top bağlayıp arkaya topa ok atan süvari resmi. Bunun ikili varyasonunu 'Mogu' olarak kendileri oynuyorlar çünkü. Kitabı benden satın almak istediler ben tabiiki onlara hediye ettim. Kitabı UNESCO ile görüşmelerinde kullanacaklarını söylediler.


Koreli sporcular

Sonra müsabaka yerinde atları seçtik ve bir iki prova dörtnalları yaptık, amaç güvenlik nedeniyle organizatörlerin herkesin dizginleri bırakarak dörtnala gitmesinden emin olması. Bazı insanlar kendi atlarını getirmiş ama birçoğu da kiraladı, bir ata 3-4 binici düşüyordu. İşte burada işin püf noktaları başlıyor; geçen sene iyi olan binicilere at seçiminde öncelik verdiler ve hızlı atlar önceden kapıldı. Öğleden sonra bir yağmur indirdi ve tüm aktiviteleri durdurdu. Ben Fransız ekibiyle Kafe'de oturdum, sunumun birdaha üstünden geçmemi istediler. Fransızca olarak birdaha anlattım ve Türk okçuluğu hakkında da uzun uzun konuştuk. Bu arada anneannemin dediği 'bir lisan bir insan' çok doğru çıktı; Türk (atlı) okçuluğumuzu Fransızlara, Belçikalılara, İsviçrelilere Fransızca olarak anlattım, Almanlara, bazı Macar ve Polonyalılara Almanca anlattım, ve diğerlerine İngilizce olarak tanıttım. Birçoğunun İngilizcesi kötü veya hiç yoktu, farklı dillerle onlara ulaşabilmemden dolayı avantajlıydım. Ayrıyetten müsabaka boyunca anonsları bile sadece Almanca yaptılar.


Hakemler çadırda oturdular

Yarışma yeri yemyeşil büyük bir alandı

Akşama çadırda beraber yemek yendi hediyeler verildi ama öyle bir yağmur yağdı ve fırtına koptu ki çadırı zor tuttuk. Hediyelerimiz de ilgi çekti, gül suyundan Türk kahvesine, üstünde çevgan oynayan cündili resimli kalem kutuları ve çok güzel işlemeli Alaaddin'in sihirli lambası gibi eşyalardan lokuma kadar çeşit çeşit hediyeler dağıttım. 


Akşam çadırda Macar müziği




Cumartesi günü resmi açılış oldu, tüm ekipler tarihi atlı okçu kıyafetleriyle ve bayraklarıyla geçiş yaptılar, sonra birde dörtnala dalgalanan bayrakla teker teker geçiş yapıldı. İlk defa atlı okçuluk müsabakasında Türk bayrağı dalgalandı, duygulandım. İnsanlar bayrağımıza özel ilgi gösterdiler ve özel alkış ettiler. 



Bayraklı geçiş

Bayraklı dörtnal




Cumartesi günü Kore disiplinleri yapıldı ve ilk olarak 90 metrede tek atış yapıldı, herkes iki geçiş yaptı. Oku tirkeşten çekmek gerekiyordu. 90 metrenin başında ve sonunda aletlerle zamanı ölçüyorlardı, 84cm x84cm hedeflere atış yapılıyor 5 bölge var, en yüksek puan getiren hedefin ortasına olan küçük kavun büyüklüğünde olan kaplan resmiydi (5 puan). 90 metreyi 12 saniyede geçmek gerekiyor, altında olursa saniyen kadar artı puan alıyorsun, üstünde olursan saniyen kadar eksi puan. Örn. hedefi vuruyorsun 3 puan alıyorsun ve 9,4 saniyede geçiyorsun, (12-9,4=2,6) yani  3+2,6=5,6 puan alıyorsun. Hızlı atlar müthiş avantajda, en hızlı atları Korelilere verdiklerinden örn. 6,5 saniyede geçiyor kaplanı vuruyor ve 5,5+5= 10,5 puan alıyor.


Kore atlı okçuluk disiplini

Sonra ikili atışlar yapıldı, bir öne doğru biri arkaya atış. Yine zamana puan veriliyor ve hızlı atlar avantajda. Bu iki disiplinde de fena değildim 2 kaplan vurdum insanlar baya alkışladı ama atım en yavaş atlardandı, zaman bonusu çok az aldım. Sonra 150 metreye 5 hedef konuldu, 30 metre arayla. Burada 16 saniyenin altında olmak gerekiyordu. Oku başlarken hazır gezleyebileceğimi bilmiyordum ilk geçişte. Hızlı atlılar şu stratejiyi izledi: mümkün olduğu kadar hızlı gidip sadece 1,3 ve 5inci hedefe ok atıp (hatta bazen sadece üçüncü hedefe attılar) hedef puanından ziyade iyi bir zaman bonusu kazanmaktı.


Kore hedefi

Koreli sporcu

Koreli sporcu

Bu müsabakadan sonra Mogu oynanacaktı ancak yine hava planı değiştirdi, felaket sağanak yağmur yağdı, atların üstünde yağmurda yarım saat kadar bekledik geçer de Mogu oynarız diye ama boşa. Bu arada hava da buz gibiydi 10-12 derece civarı, nefeslerimiz buhar olarak gözüküyordu. Sabah güneşe aldanarak ince giyinmiştim. Bir moğol ekibi geleneksel kıyafetleri ve müzik aletleri ile güzel moğol parçaları çaldılar, genizden şarkılar söylediler, bayan şarkıcının
sesi en kaba erkek sesinden daha derindi.. Donuma kadar ıslak eşyalarla bi yarım saat kadar bunu titreye titreye seyrettim kaçırmamak için sonra hemen pansiyona gidip yarım saat sıcak bir duş aldım.

Pazar günü Macar disiplini vardı, 90 metreyi 16 saniyede geçeceksin ve 90cm hedefe önden, yandan ve arkadan atış yapacaksın. Hedef ama 90 metrenin tam ortasında yani ilk atarken 45 metre civarı oluyor. Önden atışta puanlar 2,3,4 ortada 1,2,3, arkaya 3,4,5 puan. Bu disiplinde
atabildiğin kadar ok atabilirdin ve okları elinde tutmak serbest. Yine zaman bonusu var ancak 16 saniyeyi geçersen ne olursa olsun 0 puan alıyorsun. Bu defa 2 geçiş değil herkes 6 geçiş yaptı. Hızlı atı olanlar yine aynı stratejiyi yaptı, örn. sadece ortadan attılar 2 puan alıp 6,5 saniyede geçip 9,5 puan da zaman bonusu aldılar toplam 11,5 puan (hiç vuramazsan zaman bonusu da olmuyor). Bir de Macar stratejisinde atanlar vardı bunlar da 12 saniye civarı bilerek yavaş
gidip 6 ok atabiliyorlardı, okları yay eline önceden özel bir şekilde yerleştiriyorlar.


Macar disiplini


Ben ok atarken

Vakit olmadığından Moguyu gösteri amaçlı en hızlı atlılar oynadı. Biri çok hızlı dörtnala gitti, 5metre ipi çekti ucunda 60 cm bir top, diğer iki atlı da blunt uçları ile topa biraz yaklaşıp vurmaya çalıştı. 
Kore Mogu oyunu

Sonuçta dereceye giremedim, ama daha iyi puan alabilmek için birsürü tecrübem oldu, bunları yaparız yapmayız o ayrı konu.
Yarışmacıların kullandıkları küçük 'kolaylıklar':

1.      At seçimi, en iyisi kendi atın, alıştığın at, hızlı at genelde daha iyi. Zaman puanları kazanıyorsunuz. Ve at ne kadar hızlı koşarsa o kadar az sallanır.

2.      Gezler: bunların gezleri kirişi tutan yerden sonra iki tarafa doğru 45 derecede açılıyor. Böylece gezlemek çok daha kolay oluyor. Ancak bu şekilde bizim başparmak çekişi ile zor atılır, çünkü gezin ucu ele batar gibi geliyor bana, kore başparmak çekişi ile olur.

3.      Arkalık kullanmıyorlar ok nereye gezlenirse öyle atıyorlar. Kirişe 7-8 cm bir muşamba sarıp yapıştırmışlar, el için deri de kullanmıyorlar bi işaret parmaklarını bant ile sarıyorlar muşambasız
yere denk geldiği için. Yaylar zati çok düşük libreli.

4.      Okları hazır yay elinde tutuyorlar, Koreli arkadaşlar bile bu Macar/Kassai stilini kullanıyorlar. Koreli'nin sırası gelmeden önce konuştuk, doğru olmadığını söyledi, aslında o da okları kiriş elinde tuttuğunu ama bu 'spor' için daha hızlı olduğundan yay elinden beslediğini anlattı ve bana gösterdi. Ben yine de Türk okçuluğumuzu tanıtmak açısından kiriş elimden besledim, 90 metrede en fazla 3 ok atabildim. İyi de oldu, onlar için bu 'yeni' stil ilgi çekici, daha şimdi katılımcılardan biriyle yazıştım, bu stili çok beğendiğini ve daha üstün olduğunu söyledi, ve hemende forumlarına yazmış. Biraz gezlerlede oynayıp daha hızlı olmak lazım.. Avrupa şampiyonu Macar Christoph Nemethy yay elinde okları tutarak Kassai stili ile 12 saniye
gibi bir zamanda 6 ok atıyor.

5.      Aynı setup'ta antrenman; yarışmacıların çoğu hergün EOCHA standartlarındaki mesafelere hedeflere yani aynı parkurda ve setup'ta antrenman ediyor. Resim galerisinde hem Kore hem Macar disiplini için standartları göreceksiniz. Yani tüm atışlarda oku ne kadar havaya
dikeceklerini biliyorlar. Atın parkuru zamanında bitirmesi için hızlarını biliyorlar. Bilhassa Macar stilinde çok farkediyor. 45 metrede oku ne kadar havaya dikecesin ve hedefin ne kadar soluna
atacaksın bunu aynı setup'da hergün antrenman etmek lazım. Bu arada atlı atışlarda sola doğru atışta hızınıza bağlı ve atış açısına göre ok sağa sapar. Bundan dolayı atın hızı, atış açısı ve mesafesi önemli faktörler.

6.      Yayların çekiş gücü genelde 28-40 libre arası, küçük parmakla bile çekilebiliyor, ben 60 libre kullandım sorun olmadı.

7.      Eyer; ilk günü İngiliz eyeriyle bindim, ikinci günü macar eyeriyle. Macar eyeri müzedeki türk eyerlerine göre daha dar, neredeyse önden ve arkadan bastırıyor. Oturarak çok zor biniliyor ama zaten ayakta durmak içinmiş, ayakta bindim ben de, ve rahatlığı o zaman hissettim. Önden ve arkadan destek oluyor. Bir iki ok atmadan kabak atışı yapar gibi ayağa kalkıp atın boynuna eğilip yayı havaya diktim dörtnalda ve bu eyerin bu iş için çok uygun olduğunu farkettim, yalnız sert tahta yerleri biraz yumuşak birşeyle kaplasalarmış daha rahat olacakmış.


Asya tipi Macar eyeriyle

8.      Başparmak atanlar zihgir kullanmıyor, 30 libre yayda gerekmiyor,
zihgir kayması vs de olmuyor hiç uğraşmıyorlar.

Sonuçta Türk kültürünü, Türk (atlı) okçuluğunu tanıttık, millet bunu uzun zamandan beri bekliyormuş. Bazılarına daha detaylı anlattım, bazılarına daha genelden başlayıp Türklerin Arap olmadığını, Arapça değil Asya dili konuştuğunu ve Orta Asya'dan yani atlı okçuluğun doğuş
yerinden geldiğini anlatmak zorunda kaldım. İtalyanların gönlünü aldım, Türk medyasındaki bir aralar İtalyan düşmanlığından kalan küçük bir yaraları varmış.
Vs vs vs
Hepsini Türkiye'ye davet ettim.
Kalabalık gidebilseydik çok güzel olacaktı.


EOCHA 2009 Yarışmacılar


Gökmen
gokmenaltinkulp@gmail.com